Şimdi size iddialı bir söz edeceğim…
Hani şu Ankara ibn-İ Sina hastanesinde yaşam mücadelesi veren kişiden söz edeceğim…
Deniz Baykal’ı anlatacağım size…
Siyasetçi devlet adamı Deniz Baykal’ı…
Akademisyen doçent Deniz Baykal’ı…
Sıkı durun…. Size Türkiye’yi parçalanmaktan, ABD işgalinden kurtaran Deniz Baykal’ı anlatacağım…
Siyaseten seversiniz sevmezsiniz…
Hatta bir adım öteye gider, Kasımpaşalı futbolcu recep Tayyip Erdoğan’ı bu ilkenin siyasetine sokan kişi olarak hatırlar, içinizden geçen bütün kötü sözleri söylersiniz…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, mahalleye muhtar bile olamayacak bir durumdayken bu ülkenin Cumhurbaşkanı olmuştur Baykal’ın katkılarıyla…
Sadece siz değil dünyada sevmez Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı…
Seven sadece “arap sokağıdır”…
Erdoğan müritlerine göre yüzyılın dünya lideridir…
Ama düşünmezler ki; Türkiye varlığını önce yüce Atatürk’e sonra da Baykal’a sayesinde korumuştur…
Atatürk bu ülkeyi 7 düvelin baskısından, zulmünden ve esaretinden kurtarmış, hilafeti yıkmış ve modern çağdaş Türkiye’yi kurmuştur…
O Baykal, “Atatürk’ün kurduğu demokratik Türkiye’de bir siyasi parti lideri yasaklı olamaz” demiş, Erdoğan’ın siyaseten önünü açmıştır…
Sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan’a aittir…
Gelelim işgalden ve parçalanmaktan kurtulan Türkiye öyküsüne…
1 mart tezkeresi öncesi hazırlanan anlaşmada Türkiye’nin tüm stratejik merkezleri 32.5 milyar dolar karşılığında ABD’ye Irak savaşı çerçevesinde kiralanıyordu…
Hatta ABD Başkan’ı Bush bu fiyata itiraz etmiş “at pazarlığı mı yapıyoruz” demiştir..
ABD’nin kiraladığı yerlerden çıkmak gibi bir alışkanlığı olmadığı biliniyor…
Bırakın kiralamayı bir neden uydurup girdiği yerlerden bile gitmiyor…
İşte bu ABD ile yapılan anlaşmaya göre Türkiye’nin en stratejik noktaları, Çorlu, Sabiha Gökçen hava alanları dahil, Sinop, Hopa, Trabzon, Mersin limanlarını da ABD’nin kullanımına açan, güneydoğu Anadolu’ya toplam 85 bin ABD askerinin süresiz konaklamasına izin veren -ki bu askerlerin sadece 10 bini Irak’ta savaşa gidecek 75 bini bizim sınırlarımızda kalacaktı- bu anlaşma Meclis’e sunuldu…
Herkes 1 mart tezkeresi reddedildi diye hatırlıyor…
Yanlış…
1 mart tezkeresi 4 oy fazla kabul oyu ile Meclis’ten geçti…
İşte o şimdi hastanede yaşam savaşı veren Baykal’ın yoğunluk itirazları ile “karar yeterli oyu alamadı, yani karar oluşmadı” gibi izahı güç bir cümle kurularak tezkereyi rafa kaldırttı…
Şunu itiraf etmekte gerek, Bülent Arınç’ta bu sürece katkı verdi…
Hastanede yaşam savaşı veren Baykal işte böyle bir adamdı…
Tıpkı ustası Ecevit gibi…
Erdoğan’ın kendisine sert bir rakip olacağını biliyordu, ama olsun, Baykal demokrasinin ve özgürlüğün yolunu açtı Erdoğan’a…
Baykal 1 mart tezkeresinin reddedilmesinde oynadığı baş rolün acısını çok çekti..
Kaset şantajına uğradı, diğer muhalefet partisinin “bir dinsizi TBMM Başkanı mı yapacaktık” mealinden hakaretlere uğradı..
O sözü söyleyenin alnı belki secdeye bile değmemişti ama Baykal, hiçbir Cuma namazını kaçırmazdı…
İşte Baykal böyle bir Anadolu delikanlısıydı…
Siyaset ondan hem dürüstlüğü, hem de adamlığı öğrendi…