10 Kasım…
Türkiye’nin en acı günü…
Aslında bir tesellimiz vardı…
Her 10 kasım’da onun vasiyeti hatırlayıp, gösterdiği yoldan yürümeye yeniden başlayacaktık…
Hedef gösterdiği muasır medeniyet seviyesine koşar adım gidecektik…
Onlar bu hedefi, Avrupa’ya ve Amerika’ya yalakalık yap diye algıladılar.
‘Az zamanda çok işler yaptık’ dedi…
Bizim zevat bunu ‘yeteri kadar çalışmışız’ diye anladı..
O ‘Çalışın’ demişti…
Sözde biz de çalışacaktık, çok çalışacaktık…
Olmadı…
Beceremedik…
Kimi 10 Kasım’ı (bilerek) kutladı… Sonra ‘sehven oldu’ diyerek yalanın en büyüğünü söylediler..
Dün arkasından her şeyi söyleyenler sıkışınca yine ondan medet umdular…
TV ekranlarında, ‘keşke İngiliz İşgalinde kalsaydık. Dinimizi daha rahat icra ederdik’ diyen vatan hainleri şimdilerde ‘bir başka cematın saldırısı’’ karşısında yine ‘o’na sarıldılar…
‘Dini inancı yok etti’ yalanına gerekçe olarak, mukaddes kitabımızı ‘ Türkçeye çevirip insanlar yüce dinimizi daha iyi öğrensin, Kur’an onlara yol göstersin palavrasına sarıldılar…
Oysa, Kur’an’ın Türkçeye çevrilmesiyle. ‘Seni din adına kandırmak isteyenlerin yalanını yüzlerine vur’ demişti…
Bunu anlamadık…
Bilmeden inandık, karşıtları ne söylediyse yaptık…
Sen ‘Köylü efendimizdir’ dedin…
Oysa biz işçiyi, köylüyüı aşağıladık…
Oysa hepmizin kökeni aynıydı…
Evet… Bugün 10 Kasım…
Yine senin için nutuklar atacak seni ne kadar özlediğimizi anlatacağız…
Yalan…
Biz senin mirasına ihanet ettik…
Utanıyoruz…
Sakın bizi affetme…
Biz zaten hep senin büyük hoşgörüne sığındık, o büyük ideallerini unuttuk…
Utancımız büyüktür…