Hablemitoğlu suikastı gündemdeki yerini koruyor. Bir süre daha gündem olmaya devam edecek gibi görünüyor.
Geçen haftaki yazımda Hablemitoğlu’nun “Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası” kitabı ile suikast arasında ilişkiyi kurarken başlığı da “Kitabı kimler yazdırdıysa tetiği de onlar çekti” diye atmıştık.Bu yazının çıktığı gün, Nokta Dergisi Genel Yayın Yönetmeni iken tutuklanan ve “İç savaş çıkarmaya çalışmak” suçlamasından 22 yıl hapis cezası aldığı için şu an Almanya’da yaşayan Gazeteci Cevheri Güven de Youtube kanalında Hablemitoğlu suikastını ele aldı. C. Güven’in 54 dakikalık yayınında verdiği bazı isimler önemli. Yayınında, o dönemin emniyet, istihbarat ve asker kanadından isimlerin bugünkü pozisyonlarını aktararak, Hablemitoğlu suikastını karartanların bugün “keyiflerinin yerinde” olduğunu ileri sürdü.
SUİKASTİ KARARTANLAR
C. Güven’in “Bir numaralı sorumlu” dediği dönemin Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Fahri Kasırga şu an Cumhurbaşkanı başdanışmanı. Hablemitoğlu dosyasına ilk bakan savcı Cengiz Köksal, Yargıtay üyesi. Dönemin Ankara Terör Şube Müdürü Osman Kaya, A Haber’in kadrolu yorumcularından. Canan Kaftancıoğlu’na sahip çıktığı için AKP iktidarı tarafından “kötü polis” olarak lanetlenip, rütbeleri sökülen zamanın Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Sabri Uzun biraz sıkıntılı günlerden geçiyor. Suikast döneminde MİT Başkanı olan Şenkal Atasagun ise Devlet Bahçeli’nin başdanışmanı. Cevheri Güven bu isimleri suikastın karartılmasında sorumlu olanlar diye veriyor.
SAHTE BELGENİN KAYNAĞI
Güven’in verdiği bir diğer isim olan Hüseyin Buzoğlu, Hablemitoğlu’nun öldürüldüğü dönemde avukatlığını yapan kişi. C. Güven’in iddialarına göre Hablemitoğlu’na “Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası” kitabının ana omurgasını oluşturan “Alman Kalkınma ve Ekonomi Bakanlığının, “Türkiye’nin Altın Konsepti” başlıklı sahte raporunu ve bu raporu ilgili birimlere gönderdiği ileri sürülen Prof. Dr. Metin Deliormanlı adlı -olmayan- kişinin adını Hablemitoğlu’na veren isim Buzoğlu. C. Güven, Buzoğlu’nun Özel Kuvvetlerden ayrılıp avukat olarak işine devam ettiğini ileri sürerken, bu kişinin MGK Toplumla İlişkiler Başkanlığının (TİB) “kitap işlerinden sorumlu” kişisi olduğunu iddia ediyor.
BU İSİM ÖNEMLİ
Bu bilgi önemli bence. Çünkü Hablemitoğlu’nun “Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası” kitabını sahte bilgi-belge-kişiler üzerine yazdığını deşifre eden 2011 yılında çıkan “Kuyudaki Taş/Alman Vakıfları ve Bergama Gerçeği” kitabımızda sorduğumuz bir sorunun yanıtı bu isim. Kuyudaki Taş’ta, Hablemitoğlu’na bu kitabın TİB tarafından yazdırılmış olabileceğini belirtiyor, sahte belgeleri kendisine veren kişiye de bu belgelerin doğruluğunu sorgulama gereği duymayacak kadar güvendiğine dikkat çekiyorduk. C. Güven, işte o ismin Hablemitoğlu’nun avukatı H. Buzoğlu olduğunu ileri sürüyor. Buzoğlu’nun, Ergenekon davası sürecinde bir süre tutuklu kaldığını da ekleyelim.
"ÇEVRECİ DİRENİŞLERE DESTEK VEREN SOLCU GAZETECİ"
Güven, konuya dair ikinci Youtube yayınında Hablemitoğlu’na bu sahte belgeleri kimin verdiğini gazetecilerin ve “çevreci direnişlere destek veren solcu gazeteci” diye isim vermeden benim araştırmadığımı ileri sürüyor. Yukarıda da belirttim, Kuyudaki Taş’ta Alman Vakıfları kitabının TİB’in bir çalışması olabileceğine dair görüşlerimi 11 yıl önce yazmıştım. Tabii C. Güven gibi “içeriden” bilgi kaynaklarımız olmadığı için belgeyi veren kişinin adı yoktu bizde haliyle. Ki C. Güven’in verdiği ismin de teyide muhtaç olduğunu belirtelim.
KİTABI EZBERLEYİP YAZARININ ADINI UNUTMAK!
C. Güven, ilk yayınının özellikle 25. dakikasından sonuna kadar Kuyudaki Taş kitabımızın bazı bölümlerini adeta satır satır anlattı. Öyle ki bu bölümlere dair intihal davası açsak kazanırız diye tepki gösterdim kendisine sosyal medyadan. Yayınında bütün bu bilgileri sanki kendisi ortaya çıkarmış gibi anlattı. “O dönem bunları yazan biri vardı, şu an adını hatırlayamadım. Evrensel muhabiri” diyerek bilgileri edindiği kaynağı geçiştirdi. Ben ve başkaca izleyenler kendisine tepki gösterince videosunun altına “unutmuştum” diyerek Kuyudaki Taş’ı kaynak olarak yazdı.C. Güven’in, benim ve kitabın adını unutmadığını, bilinçli olarak söylemediğini düşündüm ve haklı çıktım. İkinci yayınında da aynı şeyleri anlatırken benden yine isim vermeden “çevreci eylemleri destekleyen solcu gazeteci” diye bahsetti. C. Güven’in her iki yayınında anmadığı başka isimler de vardı. Kuyudaki Taş’ı satır satır aktarıp, orada yazan bazı isimlere, iddialara ve olaylara değinmemenin özel bir nedeni olmalıydı. O nedeni yazacağım şimdi.
HABLEMİTOĞLU SON NEFESİNE KADAR KİTABINI SAVUNDU
Cevheri de benim gibi Hablemitoğlu’nunun başını yakanın yazdığı Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası kitabı olduğu görüşünde. Önemli bir fark var yalnız aramızda. Ona göre Hablemitoğlu kendisine sahte bilgi belgeler verildiğini anlamıştı ve ismi DGM’de açıklayacaktı. Bu nedenle DGM duruşmasından 8 gün önce öldürüldü. Oysa Kuyudaki Taş’ta Hablemitoğlu’nun öldürüldüğü gün bile gazetecilere yazdığı kitaptaki iddiaları destekleyen belgeleri servis ettiğini, yani son nefesine kadar kitabını korumaya çalıştığını gazeteci tanıklıklarıyla ortaya koymuştuk. C. Güven’in suikastın nedeni konusundaki tezi böylece baştan çöktü.
YAZDIĞI KİTAP KATİLİ OLDU
Peki o halde bu kitap nasıl Hablemitoğlu’nun ölümünün zeminini hazırladı? Ben Kuyudaki Taş’ta Hablemitoğlu’nun yazdığı kitabı korumak için öldürülmüş olabileceğini ileri sürdüm. Hâlâ da öyle düşünüyorum.“Diyebiliriz ki, Hablemitoğlu’nun en önemli delili sahte bir belge olan kitabını tartışılmaz kılabilecek, sorgulanmasını önleyecek, dikkatleri bu sahtecilikten başka yönlere yöneltecek, hatta kitabın ve yazarının eleştirilmesinin dahi ‘ayıplanacağı’ bir ortam yaratacak tek şey, yazarının ölmesi/öldürülmesiydi. İşte bu oldu!” *
CEVHERİ BAŞKA NELERİ UNUTTU
C. Güven, Kuyudaki Taş’ta yer alan “Hablemitoğlu’nu ben öldürdüm diyen Durmuş Anuçin adlı tetikçiye, onun verdiği Veli Küçük, İbrahim Çifti, Muzaffer Tekin, Sami Hoştan gibi yer altı dünyasının isimlerine ve F. Gülen Cemaatinin suikastla ilişkisi olduğuna dair iddialara da hiç değinmedi. Ayrıca Hablemitoğlu’nun öldürülmeden önce Gülen Cemaati’ni “Fethullahçı sürüngenler” diye aşağılayan, bu grubu devlet içinde gizlice örgütlenen bir ‘çete’ olarak değerlendiren ve F. Gülencilerin CIA ile bağlantılı olduklarını ileri süren “Köstebek” kitabıyla ilgili kısımlarını da unutmuş! Ha bir de Hablemitoğlu suikastından bir süre sonra Bergama altın madeninin “Onun bir gülüşüne servetimi veririm” diyecek kadar Gülen’e düşkün Akın İpek’in Koza Grubuna geçmesi ile ilgili bilgiler de C. Güven’in yayınında yok.
F. GÜLENCİLER SÜTTEN ÇIKMIŞ AK KAŞIK!
C. Güven, F. Gülen Cemaatine yakınlığı ile bilinen bir gazeteci. C. Güven’in yayınlarında suikastla ilgili bazı konuları öne çıkarılırken bazılarını unutmasının ya da karartmasının nedeni anlaşıldı sanırım!C. Güven’in doğru bulduğum bazı görüşleri ise; adlarını sayıp “ifşa ediyorum” dediği bürokrasi, yargı, emniyet içindeki isimlerin suikastın karanlıkta kalmasından sorumlu oldukları, Hablemitoğlu’nun yazdığı kitabın bu suikast için bir gerekçe olabileceği ve AKP’nin bu işteki rolü nedeniyle suikastı çözemeyeceği.Cevheri’nin ulaştığı sonucun bazı doğru noktalara temas etmekle birlikte yayınında suikastla ilgili Gülen Cemaati’ni aklama, sorumluluğu AKP ve devlet bürokrasisine yıkma çabası gözlerden kaçmıyor.(*) Kuyudaki Taş/ Alman Vakıfları ve Bergama Gerçeği, Evrensel Basım Yayın, 2011