Sosyal medya paylaşımları nedeniyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkında soruşturma başlatılan, cuma günü de ifade vermek üzere savcılığa gideceğini duyuran Fatih Altaylı’nın, gazeteci Serap Çil'e şiddet uyguladığı iddiaları yeniden gündeme geldi.
‘KESKİN KALEM’ KÖŞESİNDEN DUYURMUŞTU‘Keskin Kalem’ 2021 yılında kaleme aldığı yazısında, Fatih Altaylı'nın Habertürk binasında, ‘ilişki yaşadığı’ Habertürk yazarı Serap Çil’i golf sopasıyla dövdürttüğünü kaleme almıştı. Gündeme bomba gibi düşen olayla ilgili bir sosyal medya kullanıcısı yeni detaylar paylaştı.
“MAHKEME SÜRECİ ÜZERİNDEN FATİH ALTAYLI’YI ANLATAYIM…”‘Abese İrca’ adlı bir X kullanıcısı, “Gelin size bir mahkeme süreci üzerinden Fatih Altaylı'nın aslında kim olduğunu anlatayım” diyerek dava sürecinde yaşananları aktardı.
“Bu paylaşımdaki amaç Altaylı'yı özel hayatı üzerinden eleştirmek değil kamuoyundan büyük bir beceri ile sakladığı diğer yüzünü ve hangi karanlık mekanizmalar ile ilişki içinde olduğunu göstermek. Fatih Altaylı'nın kişisel bir davasında dönemin yargı ve emniyeti içinde kendisine nasıl bir tünel açtığına ve o gün ilişki içinde olduğu şahısların bugünkü durumuna birlikte göz atalım” denilen paylaşımda, “Bahsedeceğim dava süreci Fatih Altaylı'nın Serap Çil isimli bir kadınla yaşadığı yasak aşk ilişkisi ile başlayıp FETÖ davalarıyla görevden alınan şube müdürlerine, hakimlere, sonrasında CHP milletvekili olan savcılara ve HaberTürk'te iş verilen eşlere kadar gidiyor” ifadelerine yer verildi.
“KIRIK GOLF SOPASIYLA TUTANAK…”‘Abese İrca’ adlı X kullanıcısının Serap Çil’in savunmasından aktardığına göre Fatih Altaylı, Serap Çil'i Reklamcılar Derneği'nin ödül töreni sebebiyle yönetim katının boş olduğu bir gün ‘sana hediye aldım diye kandırarak’ Habertürk binasına çağırıyor. Burada, Altaylı'nın yardımcısı Ramazan K. ve koruma polisi İbrahim ismindeki şahıslarla birlikte kırık bir golf sopasıyla döve döve bir tutanak imzalatıyor, Serap Çil'den kendisine gönderdiği fotoğrafları ve içerikleri silmesini istiyor ve Habertürk güvenlik elemanlarının da olduğu bir ekiple birlikte Çil'in evine giderek bilgisayarına el koyuyor.
Serap Çil, söz konusu tutanağı Habertürk binasında şiddet gördüğü sırada imzaladığını dile getirmesine rağmen mahkeme tutanağı delil olarak kabul ediyor ve dava süreci başlıyor.
“KENDİSİNİ TEMİZE ÇIKARMAK İÇİN…”Serap Çil, mahkemede, durumun iki tarafın da rızası ile yaşanan bir ilişki olduğunu dile getiriyor ve şantaj iddialarını şu sözlerle reddediyor:
“Fatih Altaylı ile bir ilişki yaşıyorduk, ben kendisine şantaj yapmadım. Altaylı bana kendi isteğiyle para gönderdi, kiramı ödedi, hediyeler aldı. Bu hediyelerden birisi olan Chanell marka çantanın faturasını eşi Hande Altaylı görünce izini takip edip ismimi öğrendi ve o dakikadan sonra Fatih Altaylı kendisini temize çıkarmak için bu şantaj hikayesini uydurdu.”
‘Abese İrca’nın paylaşımlarına göre Serap Çil, GSM operatöründen karşılıklı atılan mesajların içeriğinin istenmesini talep ediyor. GSM operatörü mesaj içeriklerini mahkemeye göndermezken, o dönem savcılığın Serap Çil'i "mevcutlu olarak yani kelepçe de dahil olmak üzere zorla getirilme" kararı ile ifadeye çağırması ise dikkat çekiyor.
DOSYA GASP BÜROYA YÖNLENDİRİLİYORDaha sonra dosyanın, Dolandırıcılık ve Yankesicilik Bürosundaki birisi tarafından kalemle çizilerek Gasp Büro’ya gönderilmesine ve davanın bir anda gasp suçuna dönüştürülmesine dikkat çeken ‘Abese İrca’, FETÖ detayına değinerek şu detayları paylaştı:
“Bu arada o dönemin gasp bürosu çalışanlarının büyük çoğunluğu da daha sonra FETÖ operasyonu kapsamında ya tutuklanmış ya görevden alınmış ya da halen kaçak durumda. Dava sırasındaki İstanbul istihbarat Şube Müdürü de Ali Fuat Yılmazer. FETÖ soruşturması kapsamında yargılanıp tasarlayarak adam öldürme, örgüt üyeliği, resmi belgede sahtecilik, resmi belgeyi yok etmek, iftira gibi suçlardan ceza almış. Fatih Altaylı ‘2014’ tarihli başka bir köşe yazısında da Ali Fuat Yılmazer ile ilişkisini ve onu ne kadar başarılı bulduğunu anlatmış.”
AdvertisementSözlerine “Fatih Altaylı aslında işte bu gördüğünüz kişi. Aslında dava dosyasında çok daha fazla çelişkili durum var ama ben gerektiği kadarını sizinle paylaşıyorum” diyerek devam eden sosyal medya kullanıcısı, şu ifadelerle paylaşımını noktaladı:
“Belki bu anlattıklarım Türk medyasının bu en karanlık figürünün nasıl elini kolunu sallayarak bunca sene aramızda serbestçe dolaştığını anlamanıza da yardımcı olur. Ama sanırım artık yolun sonuna da yaklaştı, bütün bunları yaparken bir taraftan da arkasında çok fazla iz bırakmış.”
Söz konusu paylaşımların tamamı şöyle:Gelin size bir mahkeme süreci üzerinden Fatih Altaylı'nın aslında kim olduğunu anlatayım. Bu paylaşımdaki amaç Altaylı'yı özel hayatı üzerinden eleştirmek değil kamuoyundan büyük bir beceri ile sakladığı diğer yüzünü ve hangi karanlık mekanizmalar ile ilişki içinde olduğunu göstermek. Fatih Altaylı'nın kişisel bir davasında dönemin yargı ve emniyeti içinde kendisine nasıl bir tünel açtığına ve o gün ilişki içinde olduğu şahısların bugünkü durumuna birlikte göz atalım.
Bahsedeceğim dava süreci Fatih Altaylı'nın Serap Çil isimli bir kadınla yaşadığı yasak aşk ilişkisi ile başlayıp FETÖ davalarıyla görevden alınan şube müdürlerine, hakimlere, sonrasında CHP milletvekili olan savcılara ve HaberTürk'te iş verilen eşlere kadar gidiyor. Haydi başlayalım.
Önce size Fatih Altaylı'nın müşteki olduğu bu davanın ne olduğundan kısaca bahsedeyim. Altaylı'nın iddiasına göre bir gün kadının birisi kendisine mail atarak elinde bir siyasetçi ile ilgili yasak aşk belgeleri olduğunu söylüyor. Fatih Altaylı ise bunu haber etiğine aykırı buluyor ve haberleştirmeyi reddediyor. Ama kadın bu kez de telefonuna kendisinden hoşlandığına, tanışmak istediğine dair mesajlar, cinsel içerikli yazılar ve fotoğraflar atmaya başlıyor. Kendi ifadesine göre Altaylı bu mesajlara hiç cevap vermiyor ama nedense kadın kendi attığı mesajları eşine göndermekle tehdit ettiği için kadına defalarca para gönderiyor. Yani tanımadığı bir kadın, Fatih Altaylı'ya tek taraflı olarak cinsel içerikli mesajlar göndermiş sonra da "bana para göndermezsen sana attığım mesajları karına gösteririm" diye tehdit etmiş. Fatih Altaylı da tamam o zaman diyerek kadına defalarca para göndermiş. Biraz sonra paylaşacağım belgelerden de anlaşıldığına göre aylar boyunca kadının evinin kirasını ödemiş ve pahalı hediyeler almış. Bunlardan birisi aşağıdaki ifadede geçen Channell marka bir çanta. Bir de kedi var bu hikayede, gelin onu da anlatayım.
AdvertisementNe tesadüfse Fatih Altaylı'ya şantaj yapan bu kadın bir süre sonra Altaylı'nın o dönem haber müdürü olduğu HaberTürk'te işe başlamış. Tabiki Altaylı'nın bu durumla da alakası yokmuş. Kadın, Altaylı'ya kendisine şantaj yapan kişiyi tanıdığını söyleyerek bir süre de aracalık yapıyorum ayağına para almış. Tabi Sadece para değil kedi de almış. Fatih Altaylı hiç cevap vermediğini söylediği şantajcısı bu kadınla birlikte katalogdan kedi seçmiş. Kendisine aşkım, hayatım diye hitap etmesine yine korkudan sesini çıkaramamış.
Peki Fatih Altaylı'nın kendisine şantaj yaptığını iddia ettiği Serap Çil bu konuyla alakalı ne diyor, bir de ona bakalım.
Serap Çil diyor ki; biz Fatih Altaylı ile bir ilişki yaşıyorduk, ben kendisine şantaj yapmadım. Altaylı bana kendi isteğiyle para gönderdi, kiramı ödedi, hediyeler aldı. Bu hediyelerden birisi olan Chanell marka çantanın faturasını eşi Hande Altaylı görünce izini takip edip ismimi öğrendi ve o dakikadan sonra Fatih Altaylı kendisini temize çıkarmak için bu şantaj hikayesini uydurdu.
"Kendi adıma açılmış bir mail adresinden aşkım, hayatım şeklinde hitap ettiğim birisiyle katalogdan kedi bile seçmişken, ona nasıl şantaj yapmış olabilirim" diyor.
İşin aslı Serap Çil'in hikayesi, Altaylı'nın anlattığı fantastik hikayeden çok daha mantıklı ve tutarlı duruyor. Dahası mahkemeye sunulan belgelerin arasında Altaylı'nın şoförünün "Serap Çil'in ev kirası" ibaresiyle Çil'in ev sahibesine gönderdiği paraların banka dökümü de var.
İşte bu dakikadan sonra ortaya gerçek Fatih Altaylı çıkıyor. Şimdi gelin gerçek Fatih Altaylı kimmiş, neler yapabilirmiş onu incelemeye başlayalım.
Serap Çil'in iddiasına göre Fatih Altaylı, Serap Çil'i Reklamcılar Derneği'nin ödül töreni sebebiyle yönetim katının boş olduğu bir gün "sana hediye aldım" diye kandırarak HaberTürk binasına çağırıyor. Burada Altaylı'nın yardımcısı Ramazan K. ve koruma polisi İbrahim ismindeki şahıslarla birlikte kırık bir golf sopasıyla döve döve bir tutanak imzalatıyorlar. Altaylı Serap Çil'den kendisine gönderdiği fotoğrafları ve içerikleri silmesini istiyor ve HaberTürk güvenlik elemanlarının da olduğu bir ekiple birlikte Çil'in evine giderek bilgisayarına el koyuyorlar. Serap Çil daha sonra bu tutanağı HaberTürk binasında şiddet gördüğü sırada imzaladığını söylemesine rağmen mahkeme tutanağı delil olarak kabul ediyor. Serap Çil'in daha sonra bu konuda verdiği ifade ve golf sopasıyla imzalatılan tutanak işte bunlar.
Serap Çil mahkemeye durumun iki tarafında rızası ile yaşanan bir ilişki olduğunu anlatıyor ve GSM operatöründen karşılıklı atılan mesajların içeriğinin istenmesini talep ediyor. GSM operatörü mesaj içeriklerini mahkemeye göndermiyor ancak Fatih Altaylı'nın hiç cevap vermedim şeklindeki ifadesinin yalan olduğu ortaya çıkıyor. Kayıtlara göre Fatih Altaylı ve Serap Çil arasında aylar süren bir telefonla görüşme ve mesajlaşma trafiği yaşanmış. Daha ilginç olan ise savcılığın Serap Çil'i "mevcutlu olarak yani kelepçe de dahil olmak üzere zorla getirilme" kararı ile ifadeye çağırması. Ortada hiçbir delil yokken (şantaj içeren mesajlar hiçbir yerde bulunamıyor) basit bir ifade alma işleminde böyle bir karar alınması da oldukça enteresan. Daha sonra ise dosyanın üzerindeki dolandırıcılık ve yankesicilik bürosu birisi tarafından kalemle çizilerek dosya Gasp büroya gönderilmiş. Yani şu yukarıdan anlatılan hikaye birden bir gasp suçuna dönüştürülüvermiş. Bu arada o dönemin gasp bürosu çalışanlarının büyük çoğunluğu da daha sonra FETÖ operasyonu kapsamında ya tutuklanmış, ya görevden alınmış ya da halen kaçak durumda.
AdvertisementFatih Altaylı'nın iddialarındaki şantaj içeren mailler ve mesajlar ortada olmamasına rağmen Beyoğlu Başsavcılığı Serap Çil hakkında 3 defa tutuklama kararı çıkarılmasını talep etmiş. O dönemin Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcısı Ercan Cengiz'miş. Gelin bir de onun kim olduğuna bakalım.
Serap Çil'e ısrarla tutuklama kararı çıkarılmasını isteyen Beyoğlu Cumhuriyet başsavcısı Ercan Cengiz, Fatih Altaylı'nın kendi köşesinde yazdığına göre çok yakında tanıdığı ve değer verdiği bir savcıymış. Dahası Ercan Cengiz'in yine hukukçu olan eşi de bir süre sonra Fatih Altaylı'nın da bağlı olarak çalıştığı Ciner Holding'de işe alınmış. Serap Çil'in avukatı mahkemeye bu hukuksuz durumu iletmesine rağmen dikkate alınmamış.
Bu sırada Serap Çil'in anne ve babasının verdiği ifadeye göre mahkeme devam ederken ikamet ettikleri eve tanımadıkları şahıslar gelip kapıyı zorlamış ve polisi arayınca kaçmışlar. Serap Çil'in avukatı da HaberTürk'te tutanağın imzalatıldığı günün kamera kayıtlarını istemiş ama tahmin edeceğiniz gibi HaberTürk bu kayıtları mahkemeye hiçbir zaman göndermemiş.
Daha da enteresan başka bir durum ise Serap Çil'in gözaltında olduğu sırada el konulan telefonundan Fatih Altaylı'nın telefonuna tehdit ve şantaj mesajları gönderildiği iddiası.
Serap Çil'in mesajların atıldığı saatte gözaltında olduğu kayıtlarda olmasına rağmen bu atılan mesajlar ve yüklenen kontör mahkeme tarafından dikkate alınmamış. İşte bu iddiadaki polisler de şimdi FETÖ operasyonu kapsamında tutuklu ya da kaçaklar.
Ve bu şekilde görülen davanın sonucunda Serap Çil'in 1 yıl 8 ay hapis ve para cezası almasına ayrıca 2 yıl 6 ay da denetime tabi tutulmasına karar verilmiş. Kararı veren hakim Mehmet Hamzaçebi de daha sonra telefonunda Bylock bulunduğu için FETÖ'den yargılanmış ve itirafçı olmuş.
Dava sırasındaki İstanbul istihbarat Şube Müdürü de Ali Fuat Yılmazer. FETÖ soruşturması kapsamında yargılanıp tasarlayarak adam öldürme, örgüt üyeliği, resmi belgede sahtecilik, resmi belgeyi yok etmek, iftira gibi suçlardan ceza almış. Fatih Altaylı "2014" tarihli başka bir köşe yazısında da Ali Fuat Yılmazer ile ilişkisini ve onu ne kadar başarılı bulduğunu anlatmış.
AdvertisementFatih Altaylı aslında işte bu gördüğünüz kişi. Aslında dava dosyasında çok daha fazla çelişkili durum var ama ben gerektiği kadarını sizinle paylaşıyorum. Belki bu anlattıklarım Türk medyasının bu en karanlık figürünün nasıl elini kolunu sallayarak bunca sene aramızda serbestçe dolaştığını anlamanıza da yardımcı olur. Ama sanırım artık yolun sonuna da yaklaştı, bütün bunları yaparken bir taraftan da arkasında çok fazla iz bırakmış.
Bu belgelere nasıl ulaştığımı merak edenler olmuş, hatta Mit görevlisi olduğumu falan söylemişler :)) Hayır dava sonuçlandığı için yayın yasağı da kaldırıldı ve isteyen herkes ulaşabiliyor artık. Ben de araştırarak ulaştım.