WikiLeaks, CIA’dan sızdırılan binlerce belgeyi derleyerek 7 Mart 2017 tarihinde “Vault-7” adıyla erişime açtı. Şimdiye kadar CIA’ya yönelik yapılan en büyük ifşa girişimlerinden biri olan bu veri tabanında 8,761 adet belge bulunmakta. Bu belgeler arasında, CIA’nın en önemli kuruluşlarından biri olan Center for Cyber Intelligence’e ait rapor ve yazışmalar da var.
Sızdırılan belgelerin çoğu, aslında, CIA’in “Year Zero” adını verdiği çok gizli küresel hack programına ait. Bu belgelere göre, CIA’in “siber saldırı cephanesi”nde bulunan trojanlar, virüsler ve diğer zararlı programların çoğu Apple iPhone, Google Android, Microsoft Windows Mobile ve Samsung Smart TV gibi ürünlerin gizli birer mikrofona ve kameraya dönüştürülmesi için kullanılmış. Öyle ve o kadar ki, dokümanları incelediğinizde, akıllı telefonlardaki WhatsApp ve Telegraph gibi uygulamaların kullandığı şifrelemenin çözüldüğü; tüm kullanıcı bilgileri, yazışmaları, paylaşılan materyal vs. her şeyin merkezi bir sistemde kaydedildiği; akıllı telefonlar üzerinden gerçek zamanlı lokasyon takibi ile birlikte ortam dinlemesinin de yapılabildiği ve kameranın uzaktan açılarak fotoğraf veya canlı video aktarılabildiği anlaşılıyor.
WikiLeaks’ın basın açıklamasında yer alan iddialara göre, CIA tarafından geliştirilen bu siber silahlara ait program kodları ve “çok gizli” dokümanlar başka odakların da eline geçmiş olabilir. Bu durumda, CIA’in yarattığı “canavar” kontrolden çıkmış oluyor.
WikiLeaks’in editörü olan Julian Assange, konu ile ilgili yaptığı açıklamada şunları söylüyor:
“Siber silahları geliştirmenin en büyük risklerinden biri de bunların --daha başka kişiler tarafından-- kopyalanması ve çoğaltılmasıdır. Bir karşılaştırma yapacak olursak, uluslararası silah karaborsasında, çoğaltılan bu siber silahlar ile kitlesel imha ekipmanı finansal ve yaratacakları etki bakımından aynı değerdedir. Bununla birlikte ‘Year Zero’nun önemi, siber dünya ile siber savaş arasında bir seçim yapmayı aşan bir niteliktedir. Bu açıklama bile hukuksal, politik ve adli açıdan istisnaidir.”
TELEFONUM BENİ DİNLİYOR MU?
Bu soru, WikiLeaks’in Vault-7 dosyasından önce de akılları kurcalıyordu. Zoe Kleinman, BBC Technology için hazırladığı 2 Mart 2017 tarihli blog’unda başına gelen “ilginç” bir “rastantıdan” yola çıkarak, akıllı telefonların nasıl birer uzaktan dinleme cihazına dönüştürülebileceğini keşfettiğini anlatıyor.
Zoe evde ütü yaparken, annesi odaya girer ve en yakın arkadaşının Tayland’da bir trafik kazasında yaşamını kaybettiğini söyler. Zoe’nin telefonu masanın üzerinde durmaktadır. Aradan beş dakika geçmeden Zoe telefonunu eline aldığında, arama motorunun --sıkı durun-- kazada yaşamını kaybeden arkadaşı ile ilgili haberi otomatik olarak önüne getirdiğini görür. Bu “rastlantı” Zoe’yu hem şaşırtır, hem de ürkütür.
Ufak bir araştırmadan sonra, Zoe, diğer insanların da benzer olaylar yaşadığını öğrenir. Örneğin; bir arkadaşı, sohbet ortamında migreni olduğunu söylüyor; ve ertesi günü, migren tedavisi ve destek grupları ile ilgili davet ve bilgilendirme mesajlarını almaya başlıyor. Ya da, Zoe’nin kız kardeşi, vergilerini tam hesaplayamadığı konusunda ablası ile yaptığı konuşma sonrasında, akıllı telefonu kendisine vergilendirme uzmanlarının reklamlarını göstermeye başlıyor. (Reddit’de bu konuyla ilgili olarak yüzlerce olay yer almakta).
Bunun üzerine, Zoe, teknik olarak bu konuyu kanıtlamaya karar veriyor ve Siber Güvenlik Uzmanı Ken Munro ve meslektaşı David Lodge’dan yardımlarını rica ediyor. Ken ve David’in birlikte geliştirdikleri uygulama, üzerinde koşturulduğu Android tabanlı akıllı telefonun mikrofonunu uzaktan açıyor, konuşmaları dinleyerek uzaktaki bir bilgisayar üzerinde çalışan servise aktarıyor ve bu servis de söylenilen her cümleyi yakalayarak metne çeviriyor ve bu metindeki verilere göre akıllı telefona “an itibariyle konuşulan konuya özel” reklamları gönderiyor.
David ve Ken’in geliştirdiği uygulama, üzerinde koşturulduğu telefonun telefonunu uzaktan açarak, telefonun yakaladığı tüm cümleleri başarılı bir şekilde metne çevrilmesinde kullanılıyor.
David ve Ken, bu uygulamayı geliştirirken de Google’ın zaten standart olan özelliklerini kullanmışlar. Yani, özetleyecek olursak, Google Android konusunda kendisini yetiştirmiş bir programcı, istediği telefonu uzaktan kumanda edilen bir fotoğraf makinesi ve/veya dinleme cihazı olarak kullanabileceği uygulamalar geliştirebilir. Benzer durumun Apple iOS için de geçerli olduğu söylenmekte.
Konuyla ilgili olarak Zoe ve ekibi, Google ve Apple’a yazıyorlar. Apple sessizliğini korurken Google’dan gelen açıklamada, “akıllı telefonun her konuşulanı değil, ama kısıtlı bazı cümleleri algılayabileceği” yazıyor (oysa ki, yukarıda anlatılan küçük uygulama, standart bir akıllı telefonun mikrofonu üzerinden tüm cümleleri yakalama ve doğru yorumlayarak metne dönüştürme yeteneğine sahip).
FACEBOOK BENİ DİNLİYOR MU?
Yukarıda da anlatıldığı üzere, her ilginç “tesadüf” yeni bulgulara gebe ve sadece Google değil, Facebook’un da “ortam dinlemesi” yaptığı iddia ediliyor.
BGR.com’dan Chris Smith, “Facebook’un Apple iPhone veya Google Android üzerinden söylediğiniz her şeyi dinlemesini nasıl engellersiniz?” başlıklı yazısında, özetle şunları söylemiş:
“Facebook, telefonunuzda açık durumdayken veya arka tarafta çalışıyorken, sadece ortam dinlemesi yapmıyor; arka taraftan gelen seslerin insana mı, yoksa herhangi bir elektronik cihaza mı ait olduğunu ayrıştırabiliyor”.
Aynı iddia The Independent tarafından da destekleniyor.
Andrew Griffin’in The Independent’de yayınlanan 31 Mayıs 2016 tarihli “Facebook, Akıllı Telefonları Kullanarak İnsanların Ne Dediğini Dinliyor” başlıklı haberinde, Facebook’ın “yardım amaçlı” olarak akıllı telefonların mikrofonlarını kullanarak dinleme yaptığını kabul ettiği kaydedilmiş. Tabii ki, işletim sistemlerinin gelişmesi ile birlikte akıllı telefonlara gelen “multi tasking” özelliği, Facebook uygulamasına (ve benzer uygulamalara), bir kez açıldıktan sonra, sessizce arka planda çalışma ve devamlı ortam dinlemesi yapma imkanlarını da veriyor.
Haberde yer alan iddialar konusunda bilgisine başvurulan Prof. Dr. Kelli Burns, şu yorumu yapıyor: “Uygulama, görünürde kullanıcılara yardımcı olmak amacıyla konuşmaları dinliyor. Ama, diğer yandan, bu konuşmaları analiz ederek, kullanıcıyı ilgili reklam ve haberlere de yönlendirme özelliğine de sahip olabilir”.
Şimdi, durumun ciddiyetini anlamak için aşağıdaki istatistiğe bakalım:
Dünya üzerinde iki milyar aktif akıllı telefonun olduğu tahmin ediliyor. BusinessOfApp.com’da yayınlanan 22 Haziran 2016 tarihli istatistiğe göre,
ABD’deki Facebook iOS kullanıcılarının toplam sayısı: 48 milyon
ABD’deki Facebook Android kullanıcılarının toplam sayısı: 55 milyon
Günlük Facebook mobil (Android + iOS) kullanıcılarının toplam sayısı: 989 milyon
Yani, Facebook, tek başına günde yaklaşık bir milyar kişinin bilgilerini takip etme ve bu insanları dinleme imkanına sahip. Bunun dışında, akıllı telefonlarımızda çalışan sosyal medya uygulamalarının sesin yanı sıra başka hangi bilgileri aktardığı konusunda da çeşitli spekülasyonlar mevcut.
WikiLeaks’a dönecek olursak, CIA EDG (“Engineering Development Group”) biriminin, yukarıdaki kısaca açıkladığımız teknolojileri kullanarak iPhone, Android ve Smart TV’lere yönelik “malware” yazılımları geliştirdiği; bu “malware” yazılılarının, iOS ve Android işletim sistemini kullanan cihazlara sızma, GSP bilgilerini alma, bu cihazların sahip olduğu mikrofon ve kameraları kontrol etme vs. özelliklerine sahip olduğu belirtilmekte. Bu da, CIA’ya küresel ölçekte hemen hemen tüm akıllı telefon, tablet ve TV kullanıcılarını takip etme, onlardan ses ve görüne alma imkanını veriyor.
YOKSA TELEVİZYONUM DA MI?
Akıllı telefonların yanı sıra, akıllı TV’ler de birer ortam dinleme istasyonuna dönüştürülebiliyor. Chris Matyszczyk’in CNet’te yayınlanan yazısının başlığı şu: “Samsung uyarıyor: Akıllı TV’miz Oturma Odasındaki Sohbetleri Dinliyor”. Samsung, akıllı TV’ler üzerinden alınan ses kayıtlarının, sesli komut özelliğinin geliştirilmesi için kullanıldığını iddia etseler de, akıllı TV üzerinde mikrofonun (ve takılı durumdaysa kameranın) uzaktan açılma özelliği, “kötü niyeti” uygulamalar tarafından kullanılabilir. Böylece, sadece, insanların akıllı TV üzerindeki içerik tercihleri değil, özel yaşamları ve konuşmaları da takip edilebilir hale geliyor.
SİSTEM NASIL İŞLİYOR?
Toparlayacak olursak, CIA dahil tüm “kötü niyetli” unsurlar, akıllı telefon ve televizyonlar üzerinden sadece kişisel bilgilerimize ulaşmakla kalmıyor, bu cihazları ortam dinlemesinde veya CCTV/MOBESE olarak da kullanabiliyorlar. Peki, tüm bu karışık gözüken mekanizma nasıl çalışıyor? Bilgilerimizi nasıl alıyor, nerede saklıyor, analiz ediyor ve işliyorlar?
Akıllı cihazlar, günlük yaşamımızın ayrılmaz parçası haline geldiler. Kapitalist sistemin tüketicilere daha gelişkin modelleri dayattığı bir dönemde, kullandığımız cihazların teknik yeteneklerinin ve özelliklerinin gelişmesine ters orantılı olarak kişisel güvenliğimiz ve özel yaşamımızın gizliliği de azalıyor. Yaşamımıza ait tüm detaylar, duygularımız, alışkanlıklarımız, düşüncelerimiz, tercihlerimiz, bağlantılarımız, çevremizdeki insanlar ile konuştuğumuz her şey ve gittiğimiz her yer, sistem açısından kullanılacak bir “bilgiye” dönüştürülüyor ve bu bilgiler üzerinden karmaşık ilişki ağları oluşturuluyor.
Sadece CIA ve diğer istihbarat teşkilatları değil, özel şirketler de bazı sosyal medya uygulamaları üzerinden kişilere ait pek çok bilgiye erişme, ortam dinlemesi yapma ve görüntü alma “hakkını” kendilerinde buluyor. Şirketler teknoloji üzerinden bireye saldırır ve onun gizlilik hakkını elinden alırken, tüketim üzerinden bireyi yücelttiklerini iddia ediyorlar. Onlara bu fırsatı ve cüreti veren kapitalist sistemin kendisi. Daha doğrusu, küresel ölçekte konuşacak olursak, oyun, siber dünyada özel şirketlerin ve burjuva devletlerinin istedikleri gibi at koşturabilmesi üzerine kurulu. Yani Assange’nin de dediği gibi, siber dünyanın etik, hukuksal, adli, politik veya bireysel özgürlükler yanı aşılmış ve aşındırılmış durumda. Bu sistemde, bireyler bir yandan “potansiyel suçlu” olarak izlenir ve ajanlaştırılırken, diğer yandan da “daha verimli” tüketicilere dönüştürülmek isteniyor.
Bu duruma (şimdilik) seyirci kalmak veya bu durumu insanlığın lehine değiştirmek, dünya emekçilerinin bu alanda da örgütlü mücadeleyi geliştirmesi ile bağlantılı.
Kaynakça:
WikiLeaks, Vault 7, https://wikileaks.org/ciav7p1/
Is your smartphone listening to you?, BBC Technology, http://www.bbc.com/news/technology-35639549
Apple Hack, https://wikileaks.org/ciav7p1/cms/space_2359301.html
Facebook is using smartphones to listen to what people say, professor suggests, The Independent, http://www.independent.co.uk/life-style/gadgets-and-tech/news/facebook-u...
Sızdırılan belgelerin çoğu, aslında, CIA’in “Year Zero” adını verdiği çok gizli küresel hack programına ait. Bu belgelere göre, CIA’in “siber saldırı cephanesi”nde bulunan trojanlar, virüsler ve diğer zararlı programların çoğu Apple iPhone, Google Android, Microsoft Windows Mobile ve Samsung Smart TV gibi ürünlerin gizli birer mikrofona ve kameraya dönüştürülmesi için kullanılmış. Öyle ve o kadar ki, dokümanları incelediğinizde, akıllı telefonlardaki WhatsApp ve Telegraph gibi uygulamaların kullandığı şifrelemenin çözüldüğü; tüm kullanıcı bilgileri, yazışmaları, paylaşılan materyal vs. her şeyin merkezi bir sistemde kaydedildiği; akıllı telefonlar üzerinden gerçek zamanlı lokasyon takibi ile birlikte ortam dinlemesinin de yapılabildiği ve kameranın uzaktan açılarak fotoğraf veya canlı video aktarılabildiği anlaşılıyor.
WikiLeaks’ın basın açıklamasında yer alan iddialara göre, CIA tarafından geliştirilen bu siber silahlara ait program kodları ve “çok gizli” dokümanlar başka odakların da eline geçmiş olabilir. Bu durumda, CIA’in yarattığı “canavar” kontrolden çıkmış oluyor.
WikiLeaks’in editörü olan Julian Assange, konu ile ilgili yaptığı açıklamada şunları söylüyor:
“Siber silahları geliştirmenin en büyük risklerinden biri de bunların --daha başka kişiler tarafından-- kopyalanması ve çoğaltılmasıdır. Bir karşılaştırma yapacak olursak, uluslararası silah karaborsasında, çoğaltılan bu siber silahlar ile kitlesel imha ekipmanı finansal ve yaratacakları etki bakımından aynı değerdedir. Bununla birlikte ‘Year Zero’nun önemi, siber dünya ile siber savaş arasında bir seçim yapmayı aşan bir niteliktedir. Bu açıklama bile hukuksal, politik ve adli açıdan istisnaidir.”
TELEFONUM BENİ DİNLİYOR MU?
Bu soru, WikiLeaks’in Vault-7 dosyasından önce de akılları kurcalıyordu. Zoe Kleinman, BBC Technology için hazırladığı 2 Mart 2017 tarihli blog’unda başına gelen “ilginç” bir “rastantıdan” yola çıkarak, akıllı telefonların nasıl birer uzaktan dinleme cihazına dönüştürülebileceğini keşfettiğini anlatıyor.
Zoe evde ütü yaparken, annesi odaya girer ve en yakın arkadaşının Tayland’da bir trafik kazasında yaşamını kaybettiğini söyler. Zoe’nin telefonu masanın üzerinde durmaktadır. Aradan beş dakika geçmeden Zoe telefonunu eline aldığında, arama motorunun --sıkı durun-- kazada yaşamını kaybeden arkadaşı ile ilgili haberi otomatik olarak önüne getirdiğini görür. Bu “rastlantı” Zoe’yu hem şaşırtır, hem de ürkütür.
Ufak bir araştırmadan sonra, Zoe, diğer insanların da benzer olaylar yaşadığını öğrenir. Örneğin; bir arkadaşı, sohbet ortamında migreni olduğunu söylüyor; ve ertesi günü, migren tedavisi ve destek grupları ile ilgili davet ve bilgilendirme mesajlarını almaya başlıyor. Ya da, Zoe’nin kız kardeşi, vergilerini tam hesaplayamadığı konusunda ablası ile yaptığı konuşma sonrasında, akıllı telefonu kendisine vergilendirme uzmanlarının reklamlarını göstermeye başlıyor. (Reddit’de bu konuyla ilgili olarak yüzlerce olay yer almakta).
Bunun üzerine, Zoe, teknik olarak bu konuyu kanıtlamaya karar veriyor ve Siber Güvenlik Uzmanı Ken Munro ve meslektaşı David Lodge’dan yardımlarını rica ediyor. Ken ve David’in birlikte geliştirdikleri uygulama, üzerinde koşturulduğu Android tabanlı akıllı telefonun mikrofonunu uzaktan açıyor, konuşmaları dinleyerek uzaktaki bir bilgisayar üzerinde çalışan servise aktarıyor ve bu servis de söylenilen her cümleyi yakalayarak metne çeviriyor ve bu metindeki verilere göre akıllı telefona “an itibariyle konuşulan konuya özel” reklamları gönderiyor.
David ve Ken’in geliştirdiği uygulama, üzerinde koşturulduğu telefonun telefonunu uzaktan açarak, telefonun yakaladığı tüm cümleleri başarılı bir şekilde metne çevrilmesinde kullanılıyor.
David ve Ken, bu uygulamayı geliştirirken de Google’ın zaten standart olan özelliklerini kullanmışlar. Yani, özetleyecek olursak, Google Android konusunda kendisini yetiştirmiş bir programcı, istediği telefonu uzaktan kumanda edilen bir fotoğraf makinesi ve/veya dinleme cihazı olarak kullanabileceği uygulamalar geliştirebilir. Benzer durumun Apple iOS için de geçerli olduğu söylenmekte.
Konuyla ilgili olarak Zoe ve ekibi, Google ve Apple’a yazıyorlar. Apple sessizliğini korurken Google’dan gelen açıklamada, “akıllı telefonun her konuşulanı değil, ama kısıtlı bazı cümleleri algılayabileceği” yazıyor (oysa ki, yukarıda anlatılan küçük uygulama, standart bir akıllı telefonun mikrofonu üzerinden tüm cümleleri yakalama ve doğru yorumlayarak metne dönüştürme yeteneğine sahip).
FACEBOOK BENİ DİNLİYOR MU?
Yukarıda da anlatıldığı üzere, her ilginç “tesadüf” yeni bulgulara gebe ve sadece Google değil, Facebook’un da “ortam dinlemesi” yaptığı iddia ediliyor.
BGR.com’dan Chris Smith, “Facebook’un Apple iPhone veya Google Android üzerinden söylediğiniz her şeyi dinlemesini nasıl engellersiniz?” başlıklı yazısında, özetle şunları söylemiş:
“Facebook, telefonunuzda açık durumdayken veya arka tarafta çalışıyorken, sadece ortam dinlemesi yapmıyor; arka taraftan gelen seslerin insana mı, yoksa herhangi bir elektronik cihaza mı ait olduğunu ayrıştırabiliyor”.
Aynı iddia The Independent tarafından da destekleniyor.
Andrew Griffin’in The Independent’de yayınlanan 31 Mayıs 2016 tarihli “Facebook, Akıllı Telefonları Kullanarak İnsanların Ne Dediğini Dinliyor” başlıklı haberinde, Facebook’ın “yardım amaçlı” olarak akıllı telefonların mikrofonlarını kullanarak dinleme yaptığını kabul ettiği kaydedilmiş. Tabii ki, işletim sistemlerinin gelişmesi ile birlikte akıllı telefonlara gelen “multi tasking” özelliği, Facebook uygulamasına (ve benzer uygulamalara), bir kez açıldıktan sonra, sessizce arka planda çalışma ve devamlı ortam dinlemesi yapma imkanlarını da veriyor.
Haberde yer alan iddialar konusunda bilgisine başvurulan Prof. Dr. Kelli Burns, şu yorumu yapıyor: “Uygulama, görünürde kullanıcılara yardımcı olmak amacıyla konuşmaları dinliyor. Ama, diğer yandan, bu konuşmaları analiz ederek, kullanıcıyı ilgili reklam ve haberlere de yönlendirme özelliğine de sahip olabilir”.
Şimdi, durumun ciddiyetini anlamak için aşağıdaki istatistiğe bakalım:
Dünya üzerinde iki milyar aktif akıllı telefonun olduğu tahmin ediliyor. BusinessOfApp.com’da yayınlanan 22 Haziran 2016 tarihli istatistiğe göre,
ABD’deki Facebook iOS kullanıcılarının toplam sayısı: 48 milyon
ABD’deki Facebook Android kullanıcılarının toplam sayısı: 55 milyon
Günlük Facebook mobil (Android + iOS) kullanıcılarının toplam sayısı: 989 milyon
Yani, Facebook, tek başına günde yaklaşık bir milyar kişinin bilgilerini takip etme ve bu insanları dinleme imkanına sahip. Bunun dışında, akıllı telefonlarımızda çalışan sosyal medya uygulamalarının sesin yanı sıra başka hangi bilgileri aktardığı konusunda da çeşitli spekülasyonlar mevcut.
WikiLeaks’a dönecek olursak, CIA EDG (“Engineering Development Group”) biriminin, yukarıdaki kısaca açıkladığımız teknolojileri kullanarak iPhone, Android ve Smart TV’lere yönelik “malware” yazılımları geliştirdiği; bu “malware” yazılılarının, iOS ve Android işletim sistemini kullanan cihazlara sızma, GSP bilgilerini alma, bu cihazların sahip olduğu mikrofon ve kameraları kontrol etme vs. özelliklerine sahip olduğu belirtilmekte. Bu da, CIA’ya küresel ölçekte hemen hemen tüm akıllı telefon, tablet ve TV kullanıcılarını takip etme, onlardan ses ve görüne alma imkanını veriyor.
YOKSA TELEVİZYONUM DA MI?
Akıllı telefonların yanı sıra, akıllı TV’ler de birer ortam dinleme istasyonuna dönüştürülebiliyor. Chris Matyszczyk’in CNet’te yayınlanan yazısının başlığı şu: “Samsung uyarıyor: Akıllı TV’miz Oturma Odasındaki Sohbetleri Dinliyor”. Samsung, akıllı TV’ler üzerinden alınan ses kayıtlarının, sesli komut özelliğinin geliştirilmesi için kullanıldığını iddia etseler de, akıllı TV üzerinde mikrofonun (ve takılı durumdaysa kameranın) uzaktan açılma özelliği, “kötü niyeti” uygulamalar tarafından kullanılabilir. Böylece, sadece, insanların akıllı TV üzerindeki içerik tercihleri değil, özel yaşamları ve konuşmaları da takip edilebilir hale geliyor.
SİSTEM NASIL İŞLİYOR?
Toparlayacak olursak, CIA dahil tüm “kötü niyetli” unsurlar, akıllı telefon ve televizyonlar üzerinden sadece kişisel bilgilerimize ulaşmakla kalmıyor, bu cihazları ortam dinlemesinde veya CCTV/MOBESE olarak da kullanabiliyorlar. Peki, tüm bu karışık gözüken mekanizma nasıl çalışıyor? Bilgilerimizi nasıl alıyor, nerede saklıyor, analiz ediyor ve işliyorlar?
Yukarıdaki şekilde de gösterildiği gibi;
Arkada çalışan uygulama, üzerinde koştuğu akıllı telefon/tablet veya TV üzerinden ses ve/veya görüntü bilgilerini alır;
Bunları sıkıştırarak ana merkezdeki sunuculara ulaştırır;
Kullanıcılara ait her türlü görüntü, ses, lokasyon ve diğer bilgiler, bu sunucularda işlenilerek analiz edilirler;
Bu analize göre, sistem ilgili rapor ve “aksiyon tavsiyelerini” (örneğin; “şu reklamı göster” veya “Bu kişi terörist olabilir. X birime haber ver.” vs.) üretir.
Akıllı cihazlar, günlük yaşamımızın ayrılmaz parçası haline geldiler. Kapitalist sistemin tüketicilere daha gelişkin modelleri dayattığı bir dönemde, kullandığımız cihazların teknik yeteneklerinin ve özelliklerinin gelişmesine ters orantılı olarak kişisel güvenliğimiz ve özel yaşamımızın gizliliği de azalıyor. Yaşamımıza ait tüm detaylar, duygularımız, alışkanlıklarımız, düşüncelerimiz, tercihlerimiz, bağlantılarımız, çevremizdeki insanlar ile konuştuğumuz her şey ve gittiğimiz her yer, sistem açısından kullanılacak bir “bilgiye” dönüştürülüyor ve bu bilgiler üzerinden karmaşık ilişki ağları oluşturuluyor.
Sadece CIA ve diğer istihbarat teşkilatları değil, özel şirketler de bazı sosyal medya uygulamaları üzerinden kişilere ait pek çok bilgiye erişme, ortam dinlemesi yapma ve görüntü alma “hakkını” kendilerinde buluyor. Şirketler teknoloji üzerinden bireye saldırır ve onun gizlilik hakkını elinden alırken, tüketim üzerinden bireyi yücelttiklerini iddia ediyorlar. Onlara bu fırsatı ve cüreti veren kapitalist sistemin kendisi. Daha doğrusu, küresel ölçekte konuşacak olursak, oyun, siber dünyada özel şirketlerin ve burjuva devletlerinin istedikleri gibi at koşturabilmesi üzerine kurulu. Yani Assange’nin de dediği gibi, siber dünyanın etik, hukuksal, adli, politik veya bireysel özgürlükler yanı aşılmış ve aşındırılmış durumda. Bu sistemde, bireyler bir yandan “potansiyel suçlu” olarak izlenir ve ajanlaştırılırken, diğer yandan da “daha verimli” tüketicilere dönüştürülmek isteniyor.
Bu duruma (şimdilik) seyirci kalmak veya bu durumu insanlığın lehine değiştirmek, dünya emekçilerinin bu alanda da örgütlü mücadeleyi geliştirmesi ile bağlantılı.
Kaynakça:
WikiLeaks, Vault 7, https://wikileaks.org/ciav7p1/
Is your smartphone listening to you?, BBC Technology, http://www.bbc.com/news/technology-35639549
Apple Hack, https://wikileaks.org/ciav7p1/cms/space_2359301.html
Facebook is using smartphones to listen to what people say, professor suggests, The Independent, http://www.independent.co.uk/life-style/gadgets-and-tech/news/facebook-u...