HUMK madde 440 - (DEĞİŞİK MADDE RGT: 08.05.1973 RG NO: 14529 KANUN NO: 1711/1)1. Yargıtay kararlarına karşı tefhim veya tebliğden itibaren 15 gün içinde aşağıdaki sebeplerden dolayı karar düzeltilmesi yoluna başvurulabilir;1.1. Temyiz dilekçesi vekanuni süresi içinde verilmiş olması şartiyle karşı tarafın cevap dilekçesinde ileri sürülüp hükme etkisi olan itirazların kısmen veya tamamen cevapsız bırakılmış olması (Değişik alt bent Resmi Gazete Tarihi: 18.07.1981 RG NO: 17404 KANUN NO: 2494/31),1.2. Yargıtay kararında birbirine aykırı fıkralar bulunması,EMSAL KARARLAR Yargıtay12.Hukuk DairesiEsas No:2014/21503Karar No:2014/28779 Yargıtay12. Hukuk Dairesi
Esas No:2017/1237
Karar No:2017/3819
K. Tarihi:14.3.2017Yargıtay
12. Hukuk Dairesi
Esas No:2017/1237
Karar No:2017/3819
K. Tarihi:14.3.2017
Yargıtay
12. Hukuk Dairesi
E. 2010/31197
K. 2011/12267
T. 9.6.2011
Yargıtay
12. Hukuk Dairesi
E. 2008/7035-
K.2008/9614.
T. 06.05.2008
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi E.2014/21503K.:2014/28779 T.01.12.2014T.C.Yargıtay12. Hukuk DairesiE: 2016/1048 K: 2016/13844 K.T.: 11.05.2016Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:Alacaklı tarafından borçlu aleyhine bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlatıldığı, örnek 10 ödeme emirlerinin tebliği üzerine borçlunun yasal 5 günlük süreler içerisinde icra mahkemesine başvurarak imza itirazında bulunduğu, mahkemece, itirazın kabulüne ve takibin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.Kambiyo senetlerine dayalı olarak başlatılan takiplerde imzaya itiraz, İİK’nın 170. maddesinde düzenlenmiş olup bu maddenin üçüncü fıkrasında, icra mahkemesince imza incelemesinin aynı Kanunun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasına göre yapılması gerektiğine işaret edilmiştir.İİK’nın 68/a maddesinin dördüncü fıkrasında ise; “İmza tatbikinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun bilirkişiye ait hükümleri ile 309. maddesinin 2., 3. ve 4. fıkraları ve 310, 311 ve 312. maddeleri hükümleri uygulanır” hükmü yer almaktadır. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447/2. maddesinde yer alan “Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18.06.1927 tarihli ve 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır” düzenlemesi sebebiyle uygulanması gereken aynı Kanunun 211. maddesinde ise imza incelemesinin yöntemi gösterilmiş olup, buna göre hakim bilirkişi incelemesine karar verir ise önce, mevcutsa, o tarafa ait olan karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzaları, ilgili yerlerden getirtir. Bilirkişi, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi, inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir.Vurgulamakta yarar vardır ki, anılan belgelerin tamamlanması konusunda Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.4.2006 gün ve 2006/12-259 E. 2006/231 K. sayılı kararında da açıklandığı üzere, eldeki davanın niteliği itibariyle “imzanın borçluya ait olduğunu” kanıtlama külfetinin alacaklıya ait olduğu gözardı edilmemeli ve ispat yükünü ters çevirecek bir uygulamaya da gidilmemelidir (Hukuk Genel Kurulu’nun 06.02.2008 gün ve 2008/12-77 E. – 2008/90 K. sayılı kararı).Özetlemek gerekir ise, imza incelemesinde öncelikle senedin keşide tarihinden öncesine dair borçlunun uygulamaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişice mukayeseye esas alınmalıdır. Senedin keşide tarihinden öncesine dair belge bulunamazsa, daha sonraki tarihli belgeler, uygulamaya elverişli imza örneği taşıyan herhangi bir belge temin edilemez ise borçlunun duruşmada alınan medari tatbik imza ve yazı örnekleri üzerinden inceleme yapılmalıdır.Sıhhatli bir sonuç alınabilmesi için, inkar edilen imzanın atıldığı tarihten öncesinde veya mümkün olduğu kadar yakın tarihlerde düzenlenen belgelerde bulunan borçluya ait imzaların celbedilip ondan sonra bilirkişi incelemesi yapılması gerekir.Ayrıca yerleşik Yargıtay uygulamasına ve Dairemizin istikrar bulan kararlarına göre fotokopi üzerinden imza incelemesi yapılması mümkün değildir. Bu sebeple imza incelemesine esas alınan borçlunun uygulamaya elverişli imzalarının bulunduğu belge asıllarının getirtilerek incelemenin bunlar üzerinden yapılması gerekir.Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.05.2001 gün 2001/12-436 E., 2001/467 K. ve 06.06.2001 tarih 2001/12-466 E., 2001/483 K. sayılı kararlarında da aynen benimsendiği gibi herhangi bir belgedeki imza veya yazının atfedildiği kişiye ait olup olmadığı hususunda yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak, grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması, bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması; sonuçta, imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve Yargıtay’ın denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması, gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi sebeple farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle de desteklenmesi şarttır.Mahkemece imza incelemesi konusunda dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderildiği adı geçen kurum tarafından düzenlenen 19.10.2015 tarihli raporda, mukayese belgelerin çoğunun fotokopi olduğu ve keşideci açısından ilgi ve irtibatın tespit edilemediğinin bildirildiği, bu rapora alacaklının hüküm kurmaya elverişli olmadığı ve yeniden bilirkişi raporu alınması gerektiğini ileri sürerek itiraz ettiği görülmüştür.Adli Tıp Kurumu’ndan alınan rapor hükme esas alınarak itirazın reddine karar verilmiş ise de, raporun anılan kurumdan alınmış ve heyetçe düzenlenmiş olması yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre ona üstünlük sağlamayacağından bu rapora itibar edilerek sonuca gidilemez. Zira Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin imza incelemesinde son merci olarak kabulü hususunda yasal bir düzenleme bulunmamaktadır (Hukuk Genel Kurulunun 07.10.2009 tarih ve 2009/12-282 Sayılı kararı).Bu durumda alacaklı tarafından yeni bir bilirkişi incelemesi yapılması talep edildiğine göre mahkemece ispat yükünün alacaklıda olduğu kuralı nazara alınarak yeniden uzman bilirkişilerden oluşturulacak kuruldan yukarda yapılan açıklamalara ve ilkelere uygun olarak rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.Öte yandan HMK’nın 297. maddesinin (1). fıkrası gereği hükümde “gerekçeli kararın yazıldığı tarihin” yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır.SONUÇ: Alacaklının temyiz itirazlarının kabulüyle mahkeme kararının yukarda yazılı sebeplerle İİK’nın 366 ve HUMK’un 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın istenmesi halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.1.3. Yargıtay incelemesi sırasında hükmün esasını etkileyen belgelerde bir hile veya sahteliğin ortaya çıkması.İcra Hukuk mahkemesi İMZA incelemesi yapmamıştır.CEVAP ;Hükme esas alınan eksik ve yetersiz bilirkişi raporuna gerekçeli olarak itiraz edilmiştir.Hükme esas alınan ceza davasındaki bilirkişi raporu Yargıtay 11. Ceza Dairesi Tebliğnamesi de BOZMA istemlidir.1.4. Yargıtay kararının usul ve kanuna aykırı bulunması,2. Yargıtay evvelce cevapsız bırakılan itirazları kendi görüşüne göre hükme etki yapacak nitelikte bulmazsa karar düzeltilmesi isteği üzerine vereceği kararda bu itirazları reddederken her biri hakkında gerekçe göstermek zorundadır.CEVAP : İddia ve savunmaların kararda tartışılması, gösterilen delillerin incelenmesi, neden bir kısmının diğerine üstün tutulduğunun belirtilmesi ancak gerekçeyle mümkün olacaktır. Mahkeme kararının gerekçeli olması hususu 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinde belirtildiği gibi aynı zamanda Anayasa’nın 141. maddesinin de amir hükmü gereğidir. Bu nedenlerle; mahkeme kararları tarafların iddia ve savunmalarının özetini, tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri mutlaka kapsamalıdır. Gerekçe sayesinde kararların doğru olup olmadığı denetlenebilir. Gerekçesiz bir kararın yargıtay tarafından denetlenmesi de mümkün değildir. Gerekçe, doyurucu olmalı, kararın neden, nasıl, hangi hukukî gerekçeyle ve hangi deliller değerlendirilmek suretiyle verildiği hususlarını içermelidir. Bu hususları içermeyen kararların gerekçeli olduğundan bahsedilemez. Ayrıca kararda maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiği, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığı ortaya konulmalı, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantı açıklanmalıdır. Tarafların o dava yönünden hukuk düzenincehangi nedenle haklı ya da haksız olduğunu anlayıp değerlendirilebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimi yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçenin bulunması bu yasal ve anayasal düzenleme karşısında zorunludur.KARAR DÜZELTMENİN NEDEN REDDEDİLDİĞİNE DAİR "GEREKÇELİ "BİR KARAR VERİLMEMİŞTİR.YARGITAY 12 HUKUK DAİRESİ VE TETKİK HAKİMİN İNCELEMEDİĞİ DAVACI DİLEKÇESİ YARGITAY 12. HD. SAYIN BAŞKANLIĞINASUNULMAK ÜZERE
AYDIN 1.İCRA HUKUK MAHKEMESİ SAYIN HAKİMLİĞİ'NE
DOSYA NO :
KARAR DÜZELTME
TALEBİNDE BULUNAN
DAVALI :
DAVA KONUSU : Yargıtay 12 Hukuk Dairesinin 14/02/2018 tarihli,2016/27261 E. 2018/1299 K. sayılı kararının düzeltilerek yerel mahkeme kararının bozulması dileğiyle karar düzeltme sebeplerimizin sunulmasından ibarettir.
TEBLİĞ TARİHİ : 28.03.2018
KARAR DÜZELTME
SEBEPLERİ : Aydın 1. İcra Müdürlüğü Esas sayılı dosyasında sıralı senetlerden olan 2 adet toplamda 5.995.000 U.S. A(BEŞMİLYONDOKUZYÜZDOKSANBEŞBİN AMERİKAN DOLARI)FAİZİYLE BERABER7.713.657 U.S.A (YEDİMİLYONYEDİYÜZONÜÇBİNALTIYÜZELLİYEDİ AMERİKAN DOLARI)İCRA TAKİBİ YAPILMIŞTIR
AÇIKLAMALAR
1-Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 28.01.2016 tarihli raporda; imzanın, borçlu eli ürünü olmadığı kanat raporu verilmesine rağmen AYNI RAPORDA 2 MUHALİF BİLİRKİŞİNİN İSE İNCELENEN İMZALARIN ELİ ÜRÜNÜ OLDUĞUNUN bildirildiği, anılan rapora alacaklı ve vekilleri tarafından bu rapora 9 maddelik gerekçeli bir dilekçe ile itiraz edilerek yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmasının talep edildiği görülmektedir.
Adli Tıp Kurumundan alınan raporda, itiraza konu edilen imzanın aidiyeti konusunda net bir görüş bildirilmediği açık olup, mahkemece, bu yetkili yönünden bahsi geçen rapor hükme esas alınmak suretiyle karar verilmiş ise de, yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre söz konusu raporun anılan kurumdan alınmış ve heyetçe düzenlenmiş olması o kuruma üstünlük sağlamayacağı gibi, alacaklı vekili tarafından rapora itiraz edilerek yeniden bilirkişi incelemesi talebinde bulunulması karşısında, kesin kanaat bildirmeyen mevcut rapora göre sonuca gidilemez.
“Zira, Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi'nin imza incelemesinde son mercii olarak kabulü hususunda yasal bir düzenleme bulunmamaktadır (HGK.'nun 07.10.2009 tarih ve 2009/12-282 sayılı kararı).
Kural olarak çekteki imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfeti, senet elinde olup takibe başlayan ve imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya aittir (HGK.'nun 26.04.2006 tarih ve 2006/12-259 Esas, 2006/231 Karar sayılı kararı”
Bonodaki keşideci imzasının muteriz borçlunun eli ürünü olmadığının açıklandığı görülmektedir.
Adli Tıp Kurumunun Grafoloji bölümü imza incelemesinde son mercii olmadığından bu rapora itibar olunarak hüküm tesisi doğru değildir.
Mahkemece, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesini teminen yeniden, konusunda uzman bilirkişilerden oluşacak bir kuruldan mütalaa alınıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, Adli Tıp Kurumundan alınan rapora itibar edilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde sonuca gidilmesi isabetsizdir.
İmzanın borçlunun eli ürünü olup olmadığı konusunda kesin bir kanaatin bulunmaması nedeniyle ve alacaklı tarafından da yeniden imza incelemesi yapılması talep edildiğine göre yöntemince ehil bilirkişi heyetine yeniden imza incelemesi yaptırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken kesin kanaat içermeyen Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesi tarafından düzenlenen rapora dayanılarak yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.Bu durumda mahkeme kararının belirtilen Yargıtay içtihatlarına göre bozulması gerekirken onandığı anlaşılmakla alacaklının karar düzeltme isteminin kabulü gerekir.2-Kambiyo senetlerine dayalı olarak başlatılan takiplerde imzaya itiraz, İİK.nun 170. maddesinde düzenlenmiş olup bu maddenin üçüncü fıkrasında, icra mahkemesince imza incelemesinin aynı kanunun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasına göre yapılması gerektiğine işaret edilmiştir.
İİK.nun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasında ise; “İmza tatbikinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun bilirkişiye ait hükümleri ile 309. maddesinin 2., 3. ve 4. fıkraları ve 310, 311 ve 312. maddeleri hükümleri uygulanır.” hükmü yer almaktadır. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447/2. maddesinde yer alan “Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18/6/1927 tarihli ve 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır.” düzenlemesi nedeniyle, uygulanması gereken aynı kanunun 211. maddesinde ise imza incelemesinin yöntemi gösterilmiş olup, buna göre hakim bilirkişi incelemesine karar verir ise önce, mevcutsa, o tarafa ait olan karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzaları, ilgili yerlerden getirtir. Bilirkişi, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi, inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir.
Vurgulamakta yarar vardır ki, anılan belgelerin tamamlanması konusunda Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.04.2006 gün ve 2006/12-259 E. 2006/231 sayılı kararında da açıklandığı üzere, eldeki davanın niteliği itibariyle “imzanın borçluya ait olduğunu” kanıtlama külfetinin alacaklıya ait olduğu gözardı edilmemeli ve ispat yükünü ters çevirecek bir uygulamaya da gidilmemelidir ( Hukuk Genel Kurulu’nun 06.02.2008 gün ve 2008/12-77 E. 2008/90 sayılı kararı).
Özetlemek gerekir ise, imza incelemesinde öncelikle senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin borçlunun uygulamaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişice mukayeseye esas alınmalıdır. Senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin belge bulunamazsa, daha sonraki tarihli belgeler, uygulamaya elverişli imza örneği taşıyan herhangi bir belge temin edilemez ise de borçlunun duruşmada alınan medari tatbik imza ve yazı örnekleri üzerinden inceleme yapılmalıdır.
Sıhhatli bir sonuç alınabilmesi için, inkar edilen imzanın atıldığı tarihten öncesinde veya mümkün olduğu kadar yakın tarihlerde düzenlenen belgelerde bulunan, borçluya ait imzaların celbedilip ondan sonra bilirkişi incelemesi yapılması gerekir.
Ayrıca yerleşik Yargıtay uygulamasına ve Dairemizin istikrar bulan kararlarına göre fotokopi üzerinden imza incelemesi yapılması mümkün değildir. Bu nedenle imza incelemesine esas alınan borçlunun uygulamaya elverişli imzalarının bulunduğu belge asıllarının getirtilerek incelemenin bunlar esas alınarak yapılması gerekir.
Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.05.2001 gün 2001/12-436 E., 2001/467 K. ve 06.06.2001 tarih ve 2001/12-466 E., 2001/483 K. sayılı kararlarında da aynen benimsendiği gibi; herhangi bir belgedeki imza veya yazının atfedildiği kişiye ait olup olmadığı hususunda yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak, grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması, bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması; sonuçta, imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve Yargıtay’ın denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması, gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi nedenle farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle de desteklenmesi şarttır.
Somut olayda, imza itirazına konu olan imza üzerinde Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesi tarafından inceleme yapıldığı, imza incelemesi sonucu düzenlenen 28.01.2016 tarihli raporda, borçlu Kemal Sarıtaş adına atılan imzalar ile adı geçenin mukayese imzaları arsında biçimsel benzerlikler görülmekle birlikte, tersim biçimi ,işleklik derecesi,alışkanlıklar,,istif,eğim,doğrultu,hız ve baskı derecesi bakımından farklılıklar saptandığı ve imzaların model alınarak takliden atıldıkları ve borçlu eli ürünü olmadığı kanaat raporu tanzim edilmiştir.
Bu raporda 2 muhalefet şerhi bulunmaktadır.
“İMZALARIN ÖZELLİKLE GİRİŞ VE BİTİŞ HAREKETLERİ”, -MİKRO KALİGRAFİK HAREKETLER BAKIMINDAN ,İNCELEME KONUSU İMZALAR İLE VARYASYON ARALIĞI GENİŞ MUKAYESE İMZALARI ARASINDA,İMZALAR ARASINDA,TERSİM BİÇİMİ,İŞLEKLİK DERECESİ,İSTİF,EĞİM,DOĞRULTU,SEYİR,HIZ VE BASKI DERECESİ BAKIMINDAN UYGUNLUK VE BENZERLİKLER SAPTANDIĞINDAN SÖZ KONUSU İMZALAR KEMAL SARITAŞ ELİ ÜRÜNÜ OLDUĞUNU KANAAT BİLDİRİRİR MUHALEFET ŞERHİDİR…şeklinde ki ifadeleri ile karara itiraz etmiştir.DİKKAT ÇEKİCİ NOT: Eli ürünü olmadığını bildiren diğer bilirkişiler HER NEDENSE İMZA İNCELEMELERİNDE ESAS OLAN İMZALARIN GİRİŞ VE BİTİŞLERİNİ İNCELEMEMİŞLERDİR.AYRICA BU RAPORDA
3-“AYDIN 3.ASLİYE CEZA MAHKEMESİNCE DELİL OLARAK İNCELENMESİ İÇİN GÖNDERİLEN DİĞER SIRALI SENETLERDENDELİL OLARAK ADLİ TIP KURUMUNA GÖNDERDİĞİ SIRALI SENETLERDEN OLAN BORÇLU ELİ ÜRÜNÜ OLAN 250.000 U.S.A 25/05/1998 DÜZENLEME TARİHLİ 30/08/1998 ÖDEME TARİHLİ YARGITAY AŞAMALARINDA GEÇEREK KESİNLEŞEN BU DELİLİ 28.01.2016 TARİHLİ RAPORDA,HER NEDENSE ADLİ TIP KURUMU İNCELEMEYEREK SUÇ İŞLEMİŞTİR”DELİL SAKLANMIŞTIR.4-Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, önceki resmi raporlar irdelenmemiş ve o raporlardaki görüşlere itibar edilmemesinin nedenleri açıklanmamıştır. Bu durumda mahkemece, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi amacıyla yeniden imza incelemesi yaptırılması ve bu yöne ilişkin itirazların değerlendirilmesi gerekirken eksik incelemeyle hüküm kurulması doğru değildir.-Bilirkişi raporlarının 2 kişilik, 3, kişilik, veya 7 kişilik oluşu tercih sebebi olamaz. Mübayenet bilirkişi adedinde değil ,verdikleri raporun içeriğindedir.Diğer raporların neden doğru olmadığını gerekçeli olarak belirtmek zorundalar.5-Adli Tıp Kurumu 28.01.2016 tarihli raporu düzenleyen Bilirkişiler ( eli ürünü olmadığına dair )aynı konu hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturmaları vardı. Bu kişiler aynı konu hakkında inceleme yapamazlar .Yargıtay İçtihatları bu yöndedir.
Tarafsızlıklarını yitirmişler ve bilimsellikten uzak objektif olmayan eksik yetersiz bir rapor düzenlemesi bu raporun hükme esas alınması şaşırtıcıdır.
Mahkemede bu kişilerin bilirkişiliklerine gerekçeli olarak ta itiraz edilmiştir.
-Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı 2015/61696 Hz. raporu hazırlayan Bilirkişilerden 3 ü ( )önceki raporu düzenleyen bilirkişiler bu kişilerin olayla ilgili kanaatinin oluştuğu,görüşlerinin ilk raporla belirgenleştiği,yeniden rapor aşamasında yada bu aşamaya götürecek tarafsız ,objektif vereceği raporda önceki kanaat ve görüşünün etkisinde kalabilecekleri ve kendilerini şikayet eden birinin raporunu hasmane davranacakları ,bu sebeble adil yargılama hakkının bir uzantısı olarak olaya tamamen yabancı,farklı bir heyetin rapor hazırlaması gerekirdi.EMSAL YARGITAY KARARI
T.C. YARGITAY 12. Hukuk DairesiESAS NO :2011/4363
KARAR NO :2011/20418
TARİH:25.11.2011
ÖZET: bilirkişi ancak iki taraf ittifak edemedikleri takdirde tahkikat hakimi tarafından seçilir. Mahkemece taraflara üzerinde anlaştıkları bilirkişi olup olmadığı sorulmadan resen bilirkişi seçilmesi anılan madde hükmüne aykırıdır. Ayrıca bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde raporu veren bilirkişi hakkında Şişli Cumhuriyet Başsavcılığına şikayet dilekçesi verildiği, bilirkişi ret talebi ile birlikte yeniden bilirkişi incelemesi yapılması talep edildiğinden, mahkemece bilirkişinin reddi ile ilgili olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi ayrıca yeniden farklı bilirkişiden rapor alınarak itirazın değerlendirilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. 6-Anayasa’nın 138 ve 141. maddeleri uyarınca hakimler, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler ve bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Bu gerekçede hukuki esaslara ve kurallara dayanmalı, nedenleri açıklanmalıdır.
Diğer taraftan 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK.’un 27. Maddesinde hukuki dinlenilme hakkı kurala bağlanmıştır. Hukukî dinlenilme hakkı, Anayasanın 36 ncı maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6 ncı maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkemeler, kararlarını somut ve açık bir şekilde gerekçelendirmek zorundadırlar. Eksik, şeklî ve görünüşte gerekçe yazılması adil yargılanma hakkının (hukukî dinlenilme hakkının), ihlâlidir.
-HMK.’un 297. maddesinde de, verilecek hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer alması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden sözedilmeli, hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır.
Ayrıca hüküm fıkrasında taraflara tanınan hakların ve yükümlülüklerin gerekçeye uygun olarak açıkça belirtilmesi, birden fazla davalı var ise sorumluluklarının belirlenmesi gerekir. Aksi durum infazda tereddüte yol açacaktır.
Mahkemece karar gerekçesinde dosya içeriği ile uyuşmayan, tarafların iddia ve savunmalarını, belirttikleri maddi vakıları açıklamayan, bilgisayardan kopyala-yapıştır şeklinde yapılan işlemden kaynaklandığı düşünülen gerekçeye yer verilmiştir.Bu şekilde karar 6100 sayılı HMK nın 297 ve 321. Maddelerine aykırıdır. Kararın bu nedenle bozulması gerekir.
Mahkemenizin gerekçeli kararında ONAMA ilamından bahsedilmiş, gerekçe olarak da sadece “....Mahkememizce usul ve yasaya uygun olan MAHKEME ilamına uyularak dava hakkında aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” Şeklinde bir açıklama yapılmıştır.
Mahkemenin bu açıklaması Anayasanın 141.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297.maddesinde amaçlanan gerekçe değildir.
Neticeten T.C. Anayasa'sının 141.madesi ile HMK'nın 297.maddesinin amaçladığı anlamda gerekçe taşımayan, HMK'nın 297/2 ve 321.maddesi-ne uygun tefhim içermeyen kararın bozulması gerekir.
Şikayetin kabulüne karar vermesi gerekirken, yazılı gerekçe ile reddi isabetsiz olup, kararın bozulması gerekirken, Dairenizce onandığı anlaşılmakla alacaklının karar düzeltme isteminin kabulü gerekir.
7-Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 28.01.2016 tarihli raporda; imzanın, borçlu Kemal Sarıtaş ın eli ürünü olmadığı kanat raporu verilmesine rağmen AYNI RAPORDA 2 MUHALİF BİLİRKİŞİNİN İSE İNCELENEN İMZALARIN ELİ ÜRÜNÜ OLDUĞUNUN bildirildiği, anılan rapora alacaklı ve vekilleri tarafından bu rapora 9 maddelik gerekçeli bir dilekçe ile itiraz edilerek yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmasının talep edildiği görülmektedir.
Adli Tıp Kurumundan alınan raporda, itiraza konu edilen imzanın aidiyeti konusunda net bir görüş bildirilmediği açık olup, mahkemece, bu yetkili yönünden bahsi geçen rapor hükme esas alınmak suretiyle karar verilmiş ise de, yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre söz konusu raporun anılan kurumdan alınmış ve heyetçe düzenlenmiş olması o kuruma üstünlük sağlamayacağı gibi, alacaklı vekili tarafından rapora itiraz edilerek yeniden bilirkişi incelemesi talebinde bulunulması karşısında, kesin kanaat bildirmeyen mevcut rapora göre sonuca gidilemez.
“Zira, Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi'nin imza incelemesinde son mercii olarak kabulü hususunda yasal bir düzenleme bulunmamaktadır (HGK.'nun 07.10.2009 tarih ve 2009/12-282 sayılı kararı).
Kural olarak çekteki imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfeti, senet elinde olup takibe başlayan ve imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya aittir (HGK.'nun 26.04.2006 tarih ve 2006/12-259 Esas, 2006/231 Karar sayılı kararı”
Bonodaki keşideci imzasının muteriz borçlunun eli ürünü olmadığının açıklandığı görülmektedir. Adli Tıp Kurumunun Grafoloji bölümü imza incelemesinde son mercii olmadığından bu rapora itibar olunarak hüküm tesisi doğru değildir.
Mahkemece, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesini teminen yeniden, konusunda uzman bilirkişilerden oluşacak bir kuruldan mütalaa alınıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, Adli Tıp Kurumundan alınan rapora itibar edilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde sonuca gidilmesi isabetsizdir.
İmzanın borçlunun eli ürünü olup olmadığı konusunda kesin bir kanaatin bulunmaması nedeniyle ve alacaklı tarafından da yeniden imza incelemesi yapılması talep edildiğine göre yöntemince ehil bilirkişi heyetine yeniden imza incelemesi yaptırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken kesin kanaat içermeyen Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesi tarafından düzenlenen rapora dayanılarak yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.Bu durumda mahkeme kararının belirtilen Yargıtay içtihatlarına göre bozulması gerekirken onandığı anlaşılmakla alacaklının karar düzeltme isteminin kabulü gerekir.8- İcra mahkemesi imza incelemesini İİK 170/b yollaması ile aynı Kanunun 70. maddesine göre duruşma yaparak incelenmesi zorunlu olup ,kesinleşmemiş bir ceza davasındaki itiraz edilen bir rapora dayanılarak hüküm kurulması maddi bir hatadır. Yargıtay içtihatları da bu yöndedir.Ceza davasının sonucunun beklenmesi gerekirdi.SONUÇ ve TALEP : Yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle ve re'sen rastlanacak sair sebeplerle;İcra Hukuk Mahkemesi imza incelemesi yapmamıştır.İMZALARIN BORÇLU ELİ ÜRÜNÜ OLAN RESMİ BİLİRKİŞİ RAPORLARIAydın 3.Asliye Ceza Mahkemesi 2013/337 esas sayılı dosyasında dava konusu SENETLER; RESMİ KURUM OLAN VE MAHKEMECE İSTANBUL ADLİ TIP KURUMU FİZİK İHTİSAS DAİRE BAŞKANLIĞINA GÖNDERİLEN ,a)ADLİ TIP KURUMU SAYI :27695533-101.02.2014/104055/1015412/11/2014 BELGE İNCELEME ŞUBESİ FİZİK İHTİSAS LABORATUVAR DAİRESİ HEYETİNCEKARŞILAŞTIRILMALI OLARAK YARGITAY İÇTİHATLARINA UYGUN OLARAK ELEKTRONİK CİHAZLARLA LABORATUVAR ORTAMINDA KARŞILAŞTIRMALI OLARAK HEM SANIK İMZALARI ,HEMDE BORÇLU İMZALARI AYRI AYRI İNCELENMİŞ VE DAVA KONUSU SENETLER ÜZERİNDEKİ İMZALARIN BORÇLU KEMAL SARITAŞ ELİ ÜRÜNÜ OLDUĞU KESİNLEŞMİŞTİR.b)GARANTİ SÖZLEŞMESİ ve SENETLER DAHA EVVEL İZMİR POLİS KRİMİNAL LABORATUVARINDA 22/08/2013 TARİHLİ 2013/255 NOLU HEYET BİLİRKİŞİ RAPORU İMZALAR BORÇLU ELİ ÜRÜNÜDÜR.İNCELENDİĞİNDEN VE İMZALARIN AİT ÇIKMASI ÜZERİNE İSTANBUL ADLİ TIP KURUMU FİZİK İHTİSAS DAİRESİ BELGE İNCELEME ŞUBESİNCE HEYET TARAFINDAN KABUL EDİLEN , BU RESMİ BİLİRKİŞİ RAPORU ÜZERİNE GARANTİ SÖZLEŞMESİDE İNCELENEN EVRAKLAR ARASINA ALINARAK KARŞILAŞTIRMALI OLARAK İNCELENMİŞTİR.Her iki bilirkişi raporunun aksi bir sonuca varması böyle bir kanıya varılmayı zorunlu kılmaktadır. Kaldı ki, genellikle bir belgede mevcut olan imzanın tatbike medar imzalara uymaması her zaman mümkündür. Böyle bir uymama, bizzat imzayı atanın kasten imzasını değiştirmiş yada değişik bir imza atması da eksik ve yetersiz raporda değerlendirilmemiştir..
Birbiri ile çelişen raporların varlığına karşın,yine kendi içinde de çelişik olan (2 muhalefet şerhi olan )bilirkişi raporu esas alınarak hüküm verilemez.Emsal Yargıtay Kararları12. HD., E. 2015/17682 K. 2015/23028 T. 05.10.201512. HD., E. 2012/4798 K. 2012/13137 T. 18.4.2012YARGITAY Hukuk Genel Kurulu2015/49 E.
2015/1022 K.13.03.2015 T.Mahkemece, Yargıtay 12 Hukuk Dairesinin 14/02/2018 tarihli,2016/27261 E. 2018/1299 K. sayılı kararının düzeltilerek yerel mahkeme kararının ,ispat yükünün alacaklıda olduğu kuralına uyulmak suretiyle, borçlunun imzaya itirazı yöntemince incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup,İİK ‘nun 366 ve HUMK ‘un 428 maddeleri ile6217 sayılı kanunun 30 Maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen “Geçici madde 3 “atıfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk usulü Muhakemeleri kanun’nun 429 .maddesi gereğince mahkeme kararının belirtilen nedenlerle BOZULMASI gerekirken Dairenizce hata sonucu değişik gerekçe ile onandığı anlaşılmakla alacaklının karar düzeltme kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı değişik gerekçe ile BOZULMASINA karar verilmesini Yüce Mahkemenizden talep ediyorum.29.03.2018Alacaklı Davalı